Dr. Konstantin Nikitin / Rusya
Diskal hernideki ağır patoloji herkes tarafından bilinen ve kabul edilen bir olgudur. Madde alışverişindeki ağır bozulmaların eşlik ettiği ağrı hareket kaybına dahi neden olabilmektedir. Tedavi büyük zorluklarla yapılmaktadır. Ortodoks (batı) tıbbında bu savaş semptomatik tedaviye indirgenmiştir. Cerrahi müdahale bile aslında palyatif etkinliktedir. Scenar uzmanı için de aslında işlem basit değil, çünkü uzun zamandır tüm vücutta bozuk olan metabolizma olaylarını onarmak zorunda ve bu her zaman büyük bir sorundur. Optimal etki alabilme isteği her hastadaki durumu maksimum derecede formüle etmemizi gerektiriyor. Temel olarak tespit edilmiştir ki bu hastalık çevrenin etkisi ile adaptasyon yeteneğinin zorlanması sonucu ortaya çıkmaktadır.
Söz dolanıp her zaman metabolizma olaylarına çıkmaktadır, ve bu sindirim sistemi sorunları ile sıkı sıkıya bağlantılı olduğu için biz sistemi bozan faktörleri şöyle sıraladık:
⁃ Nörolojik ve psikolojik nedenler
⁃ Beslenme bozuklukları
⁃ İlaç tedavileri
⁃ Hipodinami ( hareket azlığı
Bozulmaya sebep olan bu faktörler bertaraf edilmedikçe tedavi başarılı olsa dahi etkisi kısa süreli olacaktır.
Dolayısıyla önümüzdeki en büyük sorun bunların yok edilmesidir. Ancak bu faktörler dışında kişinin yaşadığı çevre de çok önemlidir. Çevreyi değiştirmek çoğunlukla mümkün değildir. Örneğin bir kişi çalıştığı ortamdan ve işinden memnundur, ancak müdürü çalışanların verimliliğinin gergin ve baskıcı bir ortamda daha yüksek olduğuna inanmaktadır ve her gün bu gerginliği körüklemektedir;işte bu durumda bir kısırdöngü ortaya çıkmaktadır; müdürü değiştirmek mümkün değildir, iş değiştirmek istemiyorsunuz ve ortamdaki gerginlik sinir sistemi üzerinde bozucu bir etki yaparak ince barsak ve mideyi kontrol eden sinirler üzerinde spazma sebep olmaktadır. Bu durum kişinin tüm sindirim sistemini bozmaktadır. Yaşam veya iş koşullarını değiştiremiyorsak onlara karşı tutumumuzu değiştirmeliyiz. Problemlerin çoğunu kişi kendi kafasında yaratmaktadır. İşte bu durumda biz bu kafada devrim yapmaya çalışmalıyız.
Tedavisi yapılmış 16 vakamız bulunmaktadır. Her birinin bir veya daha fazla bel fıtığı mevcudiyeti bilgisayarlı tomografi ile desteklenmiştir. Kalıcı pozitif sonuç 9 hastada elde edilmiştir ( hastalık geçmişi 2 ile 5 yıl arasındadır ). Yaş aralığı 32-64 tür. Tedavi kür sayısı 4-8 kürdür. Herbir kür süresi 15-25 gündür. Tedavinin tamamı 4ay ile 2 yıl kadar sürmüştür. Kabul anında tüm hastalarda bel fıtığı karakteristik ağrıları mevcuttur; bel bölgesinde, kalçalarda , bacaklarda ( ağrı ve his kaybı ) güçsüzlük ve kas atrofisi. Hastaların anamnezinde birçok iltihaplı hastalık geçmişi söz konusuydu ( tonsilit ,faranjit , otit , sinüzit) ve büyük miktarlarda antibiyotik kullanılmıştı. Üç kişide ülser mevcutlu, ikisinde de hepatit B. Araştırma sonuçlarına göre bir çok sistemde bozulma tespit edilmiştir, ama öncelik sindirim sistemindedir. Dokuz hastanın yedisinde ciddi kilo alımı ile birlikte yağ metabolizmasında dengesizlik mevcuttu. Dokuz hastanın dördü sindirim sisteminin sorunsuz olduğunu , ağrı ve diskomfort yaşamadıklarını ve bunu analiz ve ultrasonografi ile kanıtladıklarını söylüyorlardı. Ancak dikkatli bir araştırma sonucu ortaya çıktı ki bu kişlerin gizli ağrı şikayetleri mevcuttu
Yani rahatsızlık veren gıdalardan uzak duruyorlardı ( kızarmış patates , baharatlı salatalık, füme et , süt vs. ) Ayrıca karın muayenesinde bağırsaklar boyunca ağrılı durumlar , Scenar ile çalışmada ise karaciğer ve ön karın duvarında belirgin asimetriler ve küçük asimetriler ortaya çıkmaktaydı. İlk seansta daha hastalara açıklama yapılmıştır ki yaşadıkları bu durum tesadüf değildir, bu uzun süreli bozucu etki yapan olayların sonucu meydana gelmiştir; yaşadıkları bu ortamı bir yerde kendileri yaratmıştır ve yaşamaya devam etmektedirler. Ayrıntılı olarak beslenme alışkanlıkları incelenmiştir ve izah edilmiştir ki suyu kaynatarak kullanmak yanlış, eti patates ve meyvelerle tüketmek doğru değil, domates ve salatalık birlikte kullanınca zararlı karışım meydana gelmektedir, tatlılar yemekten 3 saat sonra yenmelidir. Bu uyarılardan sonra hastalarımız büyük bir şaşkınlıkla “peki biz ne yiyeceğiz” diye sormuşlardır. ( Sibirya’da ve hatta tüm Rusya’da olabilir , patates ve et en çok tüketilen yemektir , özellikle köylerde ). Bu durumda biz anladık ki sunacağımız alternatif beslenme seçenekleri yeterli olmalı, çünkü ileri yaşta beslenme alışkanlıklarını değiştirmek zor ve lezzetli olmayan yiyeceklerin uzun süre kullanımı hem zararlı hem de imkansız. Bu yüzden her hasta için özellikle sebze ağırlıklı yemek tarifleri geliştirmemiz gerekiyordu. Ayrıntılı ve bireysel olarak sinirsel yüklerden arındırmak için çalışmalar yapıldı. Yaşam şekini düzeltmek ve değerleri yeniden şekillendirmek için ön koşullar yaratıldı. Tüm tedavi suresince amacımız hastalara bunu sadece izah etmek değil aynı zamanda alıştırmak ve hayat tarzı şekline getirmelerini sağlamaktı. Scenar terapi sırasında bu tür çalışmalar uygundur çünkü sinir sisteminde meydana gelen değişiklikler açıkça görülür.
Genelde 2.-5. seans sonrası sindirim sistemi reaksiyonları meydana geldi ( ağrı, ishal, kusma) ve bu şikayetlere yönelik çalışmalar yapıldı. Eşzamanlı olarak Polifepam tip sorbent maddelerin kullanımına başlandı.
Hastaların çoğunda 4.-8. seanslardan sonra iştah azalması başladı. Sıklıkla şikayet ettikleri alışılmış porsiyonlarını bitiremedikleri idi. İşin garibi yemek istemeyenler için doğal bir kural geliştirmek çok zordu. Tüm 9 hastada bu başarıyı sağladık. Dahası, hastalarımızı yedi günlük su tedavi orucu yapma gerekliliğine alıştırabildik. Oruca başlaman önce laksatif ile bağırsaklar temizlendi. Bunu takip eden yedi gün boyunca hastalar sadece su içtiler. Orucun 2. ve 4. gününde İntoksikasyonun önlenmesi için barsak temizliği tekrarlandı. Meydana gelen akutlamalar Scenar yardımı ile bertaraf edildi. Bazı hastalara ilerleyen kürlerde su orucu tekrar edildi. Kürler arası bekleme süresi 1-3 ay arasındaydı. Tedavi süresince hareket etme olanağının ortaya çıkmasıyla, yoğun oksijen alışverişinin yapılabilmesi için özel olarak tasarlanmış fiziksel aktiviteler dahil edildi.
Bugün bile bu 9 hastamız tedaviyle ulaştıkları standardı koruyorlar ve yaşam tarzlarını önemli ölçüde değiştirdiler. Bize başvurduklarında varolan ağrılı durumlar artık yok, tam hareket yeteneği kazandılar, atrofik olaylar ve sindirim sorunları kaybolmuştur. Yedi hastamız 7-18 kg kadar zayıflamıştır.
Geri kalan yedi hastamızın ikisi ilk kürde ağrılarından kurtularak tedaviden ayrılmışlardır ve akıbetleri bilinmemektedir. Diğer dört kişi hayatlarında değişiklik yapmak istemedi, aç kalmak dışında. İki kür sonrası gözle görülür şekilde ağrılarından kurtuldular. Hala ihtiyaç durumunda senede 2-3 kez seans için başvurmaktalar.
Şu durumda diyebiliriz ki benzeri rahatsızlıkların tedavisinde sadece uzman doktor ve seçilen metodlar değil, aynı zamanda hastaların kararlılığı ve anlayışı da çok önemlidir ve hasta tedavide aktif katılımcıdır.